İLİM ve HİKMETİ REDDEDENLER

İLİM ve HİKMETİ REDDEDENLER

5 - Geçmişteki çeşitli Nebî ve Rasûllerin çeşitli mûcizelerine karşılık, son Rasûl Hz. Muhammed Aleyhis-selâm’ın en büyük mûcizesi ise "İLİM"dir.

İnsana, varlığına, yapısına, dünyasına, ölümötesine, ebediyetine, dönük öylesine gerçeklerden sözetmiş, öyle bilgileri günün şartları içerisinde çeşitli benzetmeler ve misâller ile izah etmiş; öyle ilmî gerçeklere işaret etmiştir ki bir benzeri tarihte dünyaya gelmemiştir.

"Dünya öküzün boynuzundadır" derken astronomik yönden dünyanın o anda boğa burcunun etkisinde olduğuna; ya da "balığın sırtında" derken balık burcunda olduğuna işaret ederken; bunlardan çok daha öte bir şekilde, insanlığın ancak son elli yılda ilmen tesbit edebildiği bir gerçeği 1400 sene öncesinde şöyle açıklamıştır.

"GÜNEŞ KIYÂMETTE DÜNYANIZA ÖYLE YAKLAŞACAKTIR Kİ BİR MİL MESAFE KALACAKTIR’.

Bu sözleri nakleden kişi anlayamadım diyor, mesafe “mil”ini mi yoksa göze sürme çekilen "mil"i mi kastetti."

Şimdi insafı ele alıp düşünün. Güneşin bundan sonraki aşamasında büyük bir patlama ile çevresindeki Merkür, Venüs ve Dünyayı yutacağını. Dünyanın üzerindeki her şey ile birlikte, merkez sıcaklığı bugünkü verilere göre 6500 santigrat derece olan Güneşin, "karnına gidip buhar olacağını" 1950'lerin insanlık ilmi tesbit ederken.

1400 yıl öncesinde bir ZÂT çıkıyor ve o günden, Güneşin gelip dünyayı kuşatıp yutacağını;

"Dünyanın, Cehennem içine girdiğinde bir su damlası gibi buharlanacağını’ açıklıyor".

Ve insanların o günlere yönelik bir biçimde, bu dünya yaşantısı içindeyken tedbir almaları gerektiğini bildiriyor!!

Eğer bu ilmi değerlendirecek kadar beyinlerimizi çalıştıramıyorsak, elbette ki denecek hiçbir şey kalmaz!..

Evet, işte bu Zât. Böyle bir Zât, bize "İLİM" demiş!...!." demiş.

-Dünyanı da âhiretini de sana ancak ilim kazandırır; dünyayı istiyorsan İLME yönel, Âhireti istiyorsan ilme yönel, her ikisini de istiyorsan gene İLME yönel

"İLİM ÇİN'DE BİLE OLSA GİT AL." demiş.

"HİKMET"

Gerçek yetiştirici odur ki, tüm ilimlere açıktır.

Şâyet yanlış bilgiler ulaşırsa çevresine onların zararlarını yok edecek ilim gücüne sahiptir; bunun için de kimsenin kimseyle görüşmesini kısıtlamaz, kayıtlamaz, yasaklamaz.

Geçmişe ait sadece aynı yoldan, aynı koldan üç-beş zâtın kitabını okuyup onları bugünkülere nakletmek asla "İLİM" değildir

Hz. Âli:

-Çocuklarınızı yaşadığınız zamana göre değil, yaşayacakları zamana göre yetiştiriniz"

buyurmuştur. Bu, bizim, günümüz değil, yarının ilmi ile mücehhez olmamıza işaret etmektedir.

Günümüzde ise, bir takım kimseler bırakın yarının ilmini, bugünün ilminden bile haberleri olmadık bir biçimde çevrelerindekileri asırlarca geride yaşatmayı "mârifet" bilmektedirler!?..

Hangi devir olursa olsun, her devirde bir takım kimseler çıkmışlar ve artık "DİN"in günlerine hitâp etmediğinden sözetmişler ve bunun içinde günlerindeki ilmin ulaştığı seviyeyi şâhit tutmuşlardır.

Bunlarla başa çıkmaktan âciz olan "din nakledicileri" de, çevrelerindekileri bu tür zararlardan korumak için, onlara bu ilimlerden uzak kalmalarını tavsiye etmişlerdir. Günümüzde de bu böyledir.

Çare, kaçmak değil, üzerine gitmektir!..

Gözlerini kapamak değil; gözlerini dört açıp eksik ve yanlışları tesbit edip, onun fevkindeki bilgilerle, kişileri o zararlardan korumak ve geleceğe dönük bir şekilde yetiştirmektir.

"Din nakledicisi" olmaktan çıkıp; "Dini anlamış kişi olmak", gününe anına, yerine göre derhal kişide vesveseye sebep olacak soruların cevaplarını verebilmektir.

Kısacası, gücünü gerçeklerden alarak, madde dünyasında sayısız kayıtlar içinde yaşayanlara, maddeötesi yaşamı idrâk ettirecek ilim düzeyine ermek zarureti sözkonusudur.

Bunun için de tek şey zorunludur...

İLİM

!.

. Bu insanları geçmişte yaşatmaktan başka bir şey değildir.
Çevresine günün seviyesinin üzerinde ilim sunar. Her yerde herkesle görüşün, tartışın, yeni şeyleri “sürekli öğrenin ve öğretin" der.
(her şeyin nedenini, niçinini, nasılını bilme ilmi) MÜ'MİNİN YİTİĞİDİR ONU NEREDE BULSA ALIR’ demiş.
 
ASİMYENER KİŞİSEL SİTE
 
 
Ölüm yok olu demek değildir .. Ölüm bu alemden başka ve esas ebedi aleme geçiş kapısıdır..o halde ölen dostlarımızı sevdiklerimizi ve ya onların sevdikleri ve dostlarını da unutma mamız gerekir. bilinmelidir ki ölen birisinin ruhuna dünyadan hiç bir şey lazım değildir. ancak onlar için yapılacak af ve mağfiret olunmaları için dualarımıza, ve yaptığımız işlerden alabileceğimiz sevapları bağışlamamıza ihtiyaçları vardır.ama bazılarının dediği gibi ölüm yok oluş demek tir deyip bundada ısrarcı olan lara bir sözümüz olur elbetteki.. olüm alem ve boyut değişmek ise bize bildirilen yapılacak denilen azaplar ve mükafatlarda gerçek olup o boyutun şartlarına göre oluşurlar. mesela rüya görürüz. her canlı rüya görür. rüyada elimiz kesilir mesela, acısını yaşarız. ama uyandığımızda elimizin yerinde olduğunu görürüz. rüya tamamen ruhun görmüş olduğu bir olaydır .günümüz bilim adamlarının bazıları bunun bilinç altı veya beynimizin bir oyunu olarak yorumlarlar olabilirde .ancak rüya tamamen ruhsal bir durum dur. çünki ruhun hızı fizik vücuduna göre binlerce kat fazladır. ve gene bilim adamları derlerki: saatlerce gördüğünü sandığın rüya en çok 3--5 saniyedir. çokdoğru. öyledir. çünki ruh çok hızlıdır onun saniyeler için de yaşadığı olayı fizik vucudumuz belki saatler belkide günlerce yaşacaktı. demem odur ki rüyada kesilen elin acısını hissettiğine göre. örneğin kabir azabının da acısını hissedeceksin demektir. ahiret alminde ise yaradılış daha başkadır. azaba dayanıklı yaratılır kimsenin şüpesi olmasın. meselenin özü şudurki. ölmüşlerimiz bizden hayırlı işler yapıp bir vesile ile kendilerine de pay ayırmamızı yani bir sevap bağışlamamızı beklerler.
 
 
Bugün 20 ziyaretçi (56 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol