CİNLERİN ALDATMACASI

Kısaca biraz da günümüzde daha da artan "ruh çağırma" ve "uzaylılarla görüşme" olaylarına değinelim...

"Ölmüş kişlerin ruhlarıyla görüşme", "bedensiz varlıklarla görüşme" diye başlayıp günümüzde "uzayın falanca yıldızındaki varlıklarla görüşme" şeklinde ortaya yayılan görüşler tamamiyla "CİNLERİN ALDATMACASINA" dayanmaktadır.

Bu konuya eğilenler, öncelikle Hz Muhammed'in ve Kur'ân-ı Kerim`in bu konudaki îkazlarına asla aldırmamakta; âyetlere kendi zanlarına göre yorum getirmekte, hadisleri ise hiç kâle almamaktadırlar..

Akıllları sıra bir âyete kendi anlayışlarınca yorum getirirken, onun yanında pek çok ayeti inkâr etmektedirler... Oysa bütün din âlimleri bu hususta kesin ittifak halindedir...

Kur'ân-ı Kerim bir bütündür ve tümüyle ya kabul edilir ya da edilmez. Bir âyeti kabul etmemek tamamını kabul etmemekle eş değerdedir.

Burada ruhların yeniden bedenlenerek dünyaya gelmelerinin asla mümkün olmadığını gösteren Mü'minun sûresinin 99-100-101'inci âyetlerinin meâllerini verelim hemen:

"NİHÂYET ONLARDAN HER BİRİNE ÖLÜM GELDİĞİNDE :

RABBİM BENİ (dünyaya) GERİ GÖNDER ... TÂ Kİ BOŞA GEÇİRDİĞİM HAYATIMI ORADA BIRAKTIKLARIMLA, YARARLI FİİLERLE DEĞERLENDİREYİM!..

DERLER...

ASLA!.. BU SÖYLEDİKLERİ, GERÇEKLEŞMEYECEK BİR ŞEYDİR!..

ONLARIN ARDINDA BÂ'S (toplu halde yeniden diriltilecekleri) GÜNÜNE KADAR SÜRECEK KABİR ÂLEMİ VARDIR...(bâ's için) SÛR'A ÜFÜRÜLDÜĞÜ ZAMAN, ARALARINDA NE SOY SOPLUK VARDIR; VE NE DE BİR SORANLARI !.."

Bu âyetlerin dışında daha kaç yerde

"Keşke dünyaya geri dönsek de, yapmamız gerekirken yapmadığımız şeyleri yapsak derler, fakat asla ölümü tattıktan sonra bir daha dünyaya geri dönemezler"

meâlinde âyetler mevcuttur.

Evet, Ruhların(!), Bedensiz varlıkların(!), ya da Uzaylıların(!) insanları en büyük kandırma yolu, öldükten sonra yeniden dünyaya gelecekleri hakkındaki bilgilerdir. Ve buna inanan, İslam Dini’nin inanç sistemini reddetmiş olur..." ismiyle tanımlanan bu varlıklar için 6. sûrenin 128'inci ayeti de son derece önemlidir.

Çünkü Kur'ân-ı Kerim ve Hz Muhammed Aleyhi'sselâm insanların öldükten sonra, topluca yeniden bedenlenecekleri ba'sü ba'del mevt gününe kadar, dünyaya bedenlenmek sûretiyle bir daha geri gelemeyeceklerini kesin olarak bildirmiştir. Ve bu esas imanın şartlarından biridir.

"CİN

Şöyle ki:

"... EY CİN TOPLULUĞU iNSANLARIN EKSERİYETİNİ HÜKMÜNÜZ ALTINA ALDINIZ..."

ifadesi insanların çoğunun, bilinçli veya bilinç dışı bir şekilde, kendini çeşitli tanımlamalar ile örten "CİN"lerin hükmü altında birtakım kararlar alıp; yanlış görüşlere saplandığını ispat eder... Âyetin devamı şöyledir:

"İNSANLARDAN ONLARI DOST EDİNENLER DE,

"RABBİMİZ BİZ BİRBİRİMİZDEN FAYDALANDIK VE BİZİM iÇİN TAKDİR EDİLEN VAKTE ULAŞTIK" DERLER...

ALLAH(buyurur):"YERİNİZ ATEŞTİR!.. ALLAH'IN DİLEDİKLERİ DIŞINDAKİLER EBEDİ ORADA KALICIDIRLAR!."

Niye çeşitli isimler altında, insanların ekseriyetini tahakküm altına alan cinler, sapmalara sebep olur?..

Çünkü gelecekte oluşacak olayları, Nebî ve Rasûllerin bildirdiğinden farklı olarak göstererek, hedefi saptırırlar!..

Dolayısıyla bu kişiler de, ölümötesinde başlarına gelecekleri farkedemedikleri için, gerekli tedbirleri alma zorunluluğunu idrak edemezler!. Yanlış hedeflere yönelik, gereksiz işler içinde yaşamlarını harcar giderler... Ölünce gerçekleri anlarlar ama bu defa da iş işten geçmiştir!...

Şunları asla gözardı etmeyelim;

1-Cinler, insanlar gibi sülâleler hâlinde; ve nüfus olarak da insanların en az on katı bir kalabalığa sahiptirler... Milyarlarcadırlar...

2-"Dalga"kökenli yani "ışınsal bir bedene" sahiptirler... İnsanların beynine dalga sinyaller yollayarak onlara çeşitli fikirler ilkâ edebilir, vehimleri veya hayâl güçleri üzerinde tasarruf ederek, varolmayan şeyleri varmış gibi gösterebilirler. Vesvese verirler...

3-Madde üzerinde ışınsal yakma güçleri vardır; ve bir nesneyi bir anda dünyanın herhangi bir yerinden alıp başka bir yerine taşıyabilme gücünde olanları da mevcuttur.

4-İslâm Dini’ni kabul etmeyenlere, çeşitli geçmiş felsefelerin görüşlerini sanki yeni görüşlermiş gibi ilkâ ederler.

5-Medyumluk yoluyla ruhlarla görüşmeye, İslâm'ın düşünce tarzını bilen kişiler içinde inanan tek kişi göstermezsiniz.

6-Ruhlara inanan batı âlemi cinleri bilmez!.. Hıristiyanlıkta cin konusu yoktur!. Bu sebeple onlar, bizde "CİN" adı verilen bu varlıklara, tesirlerine göre, "ruh, peri, hortlak, hayalet, şeytan" gibi isimler verirler... Oysa bu ve buna benzer tanımlamalar ile târif edilenler hep "CİN" adı verilen varlıklardır!..

7-Ruhçulara göre, uzaylılarla(!) temas ettiklerini söyleyenlere göre Hz. Muhammed ileriyi gören basit bir medyumdur!!!... Çünkü cinler onlara bu fikirleri telkin eder.

8-Günümüzdeki kendini evliyadan sanan, meşhur olmuş fakat İslâmı bilmeyen, hayâl âleminde yüzen pekçok kadın ve erkek, farkında olmadan CİNLERİN hükmü altına girmiş zavallılardır. Olayın temeli de bilgisizliktir.

Bu yüzden, kişinin trans halinde geçmiş olaylardan bahsetmesi, onun geçmişte yaşaması değildir; ya da yabancı lisan konuşması o lisanının konuşulduğu yerde daha evvelce bulunması anlamına asla gelmez.

Burada bir de çok sorulan bir soruya, tecrübelerimize göre cevap vermeye çalışalım...

Bilerek veya bilmeyerek cinlerin hükmü veya tesiri altına girmiş kişi ne gibi tedbirler alırsa faydasını görür...?

Bu konuda tavsiyelerimizi şöyle sıralıyabiliriz:

1-Sad sûresinin 41, Mü'minun sûresinin 97 ve 98 Saffat suresinin 7'inci ayetlerinde öğretilen şu dua cinlerin kişi üzerindeki tesirlerini büyük ölçüde kaldırmaktadır...

Tasavvufla ilgilenenlere, tedbir olarak sabah akşam 40`ar defa okumaları tavsiye olunur...

Özellikle bir rahatsızlığı olanlar ise, günde 100 defa ile 300 defa arasında sabah akşam okumaya devam ederlerse umarım kısa sürede netice alırlar...

Okunuşu şöyledir:

"Rabbi enniy messeniyeşşeytânu binusbin ve azâb. Rabbi eûzü bike min hemezâtiş şeyâtıyni ve eûzü bike rabbi en yahdurun. Ve hifzan min külli şeytânin marid.

2-Kul euzüler

3-

Son olarak şunu ifade edelim...

İnsanın başına gelen bütün felaketlerin genelinde bilgisizlik yatar. Olayların hemen sonrasında en çok sarfedilen söz:

-Ama ben öyle ZANNETMİŞTİM!.. Öyle diye duymuştum!...dur!.

Yaşamınızı, zanlara, söylentilere göre değil, kesin bilgilere göre, ilme dayalı bir biçimde kurarsanız, ölümötesinde asla pişman olmazsınız!.. Hergün binlercemiz ölümü tadıyor ve artık yeni bir şey kazanma imkanı olmayan bir âlemde yaşamına devam ediyor...

Öyle ise âcilen kurtarmamız gereken bir ebedi hayatımız söz konusudur...

Kurtarmamız gereken şey öncelikle kendi geleceğimizdir!... Ölümötesindeki yaşam tarzı, bildiğimizi sandığımız tarzdan çok değişiktir!...

İlim sahibi olalım!.. Falancadan filancadan değil, kaynak eserlerden ölümötesi gerçekleri araştıralım... Tâ ki pişmanlığın hiç bir fayda vermeyeceği günlerde, boşuna döğünmeyelim.

ŞÂYET ÖLÜMÖTESİ YAŞAM GERÇEĞİNE iNANIYORSANIZ;

GÜNÜNÜZÜN NE KADARINI BU DÜNYADA BIRAKIP GİDECEĞİNİZ ŞEYLER İÇİN HARCIYORSUNUZ; GÜNÜNÜZÜN NE KADARINDA DA ÖLÜMÖTESİ EBEDİ HAYATTA SİZE YARARLI OLACAK KONULARDA ÇALIŞMALAR YAPIYORSUNUZ?..

Bu soruya verdiğiniz cevap sizi tatmin etti mi?

Etmediyse, ilme yönelin ve gerçeği araştırın?

EBEDİ HAYATINIZ iLE KUMAR OYNAMAYIN!... TELÂFİSİ iMKANSIZDIR!..

Lâ havle velâ kuvvete illa billahil aliyyül aziym. (Günde 100 ile 500 defa okunabilir).
41 defa

9-CİNLER, genel hafıza planında, geçmişe dönük tüm olayları okuyup, bir kişinin ağzından bunları açıklayabilirler...

Oysa onlar işlerine geleni istedikleri gibi yorumlarken, bir kısım ayetleri de asla kabul etmemektedirler...
 
ASİMYENER KİŞİSEL SİTE
 
 
Ölüm yok olu demek değildir .. Ölüm bu alemden başka ve esas ebedi aleme geçiş kapısıdır..o halde ölen dostlarımızı sevdiklerimizi ve ya onların sevdikleri ve dostlarını da unutma mamız gerekir. bilinmelidir ki ölen birisinin ruhuna dünyadan hiç bir şey lazım değildir. ancak onlar için yapılacak af ve mağfiret olunmaları için dualarımıza, ve yaptığımız işlerden alabileceğimiz sevapları bağışlamamıza ihtiyaçları vardır.ama bazılarının dediği gibi ölüm yok oluş demek tir deyip bundada ısrarcı olan lara bir sözümüz olur elbetteki.. olüm alem ve boyut değişmek ise bize bildirilen yapılacak denilen azaplar ve mükafatlarda gerçek olup o boyutun şartlarına göre oluşurlar. mesela rüya görürüz. her canlı rüya görür. rüyada elimiz kesilir mesela, acısını yaşarız. ama uyandığımızda elimizin yerinde olduğunu görürüz. rüya tamamen ruhun görmüş olduğu bir olaydır .günümüz bilim adamlarının bazıları bunun bilinç altı veya beynimizin bir oyunu olarak yorumlarlar olabilirde .ancak rüya tamamen ruhsal bir durum dur. çünki ruhun hızı fizik vücuduna göre binlerce kat fazladır. ve gene bilim adamları derlerki: saatlerce gördüğünü sandığın rüya en çok 3--5 saniyedir. çokdoğru. öyledir. çünki ruh çok hızlıdır onun saniyeler için de yaşadığı olayı fizik vucudumuz belki saatler belkide günlerce yaşacaktı. demem odur ki rüyada kesilen elin acısını hissettiğine göre. örneğin kabir azabının da acısını hissedeceksin demektir. ahiret alminde ise yaradılış daha başkadır. azaba dayanıklı yaratılır kimsenin şüpesi olmasın. meselenin özü şudurki. ölmüşlerimiz bizden hayırlı işler yapıp bir vesile ile kendilerine de pay ayırmamızı yani bir sevap bağışlamamızı beklerler.
 
 
Bugün 11 ziyaretçi (28 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol