Herhangi bir konuda bir fikir geliyor aklına...Bu fikir, ya beynin çeşitli konularda dışarıdan aldığı bilgileri değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan yeni bir fikirdir ki; bu daha evvelde düşündüğün, daha evvel düşünmüştüm ben bunu” dediğin bir olaydır...veya hiç düşünmeden, birden bire o anda senin beyninde bir lâmba yanışı gibi parlayan bir fikirse bu, Merkür’ün veya herhangi bir ışınsal etkinin sende meydana getirdiği yeni fikirdir...
Bu fikir daha sonra hayâl yoluyla daha belirgin bir hâle sokulur öve şekillendirme özelliği ile musavvire gücü ile belli bir şekil içinde düşünülerek daha anlaşılır hâle gelir.
Bundan sonra bunun değerlendirilmesine geçilir.
Değerlendirilmesi, ya akıl yoluyla olur, ya vehim yoluyla olur. Eğer vehim yoluyla bir değerlendirme yapılırsa, bu fikir üzerinde, bu fikir kişinin benliğine dönük bir netice ortaya doğurur!..Benliğe dönük bir neticeyi doğurması, bu fikrin , o kişinin kendisini , bir beden veya mustakil varlığı olan bir ruh olarak kabulüne yol açar.
Şimdi burada mustakil bir ruh dedik; Hakk’tan ayrı bir ruh, kendine has varlığı olan bir ruh!
Her ne kadar burada beyin neticesinde oluşan bir ruh sözkonusu ise de; beynin oluşturmuş olduğu bu ruh, yüklenişi itibariyle beyindeki özelliklerin hâsılası olması hasebiyle; ve beynin orijini öe özündeki kudsi ruhun hâsılası olması sebebiyle mutlak ruhtan ayrı bir ruh değildir!..Fakat beyin vasıtasıyla meydana gelmiş olması hasebiyle de, mutlak “Ruh” tan ayrı bir ruh anlamındadır!..Çünkü mutlak Ruh’taki mânâlar belli bir terkip halinde beyni ve beyindeki mânâları oluşturmuş; beyin bundan sonra kişilik ruhunu meydana getirmiş ve bu ruhta külli mânâların belli bir terkipte devamını sağlamıştır!..dolayısıyla bi kişinin ruhundaki mânâlar mutlak Ruh’taki mânâların aynıdır..Mâhiyet olarak!..Fakat terkip olarak tamamiyle farklı ve ayrıdır.
İşte ayrılığı ve ayrılığı konusu buradan ileri gelmektedir. Ruh’taki özellikler, belli isimlerin mânâların beyin tarafından ruha aksettirilmesi ile oluşmuyor mu?...Beyindeki özelllikler, oluşma sırasında belli isimlerin mânâlarının beyne aksederek kendi türünde mânâları orada âşikâre çıkarmasıyla oluşmadı mı?...dolayısıyla , beyin belli isimlerin mânâlarının terkibi olmadı mı?...Oldu!..
Beyindeki bu terkipde, aynen ruha yansıdı mı?..Bu sebeple ruhtaki mânâ, bir terkipten başka bir şey değildir!.. Yani , isimlerin mânâlarının bir terkibidir!..Ayniyet bakımından! Fakat, buradaki bir terkip hükmündedir! Terkiptir!..Ruh’ta , bunlar bir terkip hükmünde değil, küll olarak mevcut...Mutlak Ruh’ta!..
Birimsel Ruh terkibiyeti yönüyle yaratılmıştır!..Mâhiyeti yönüyle yaratılmaktan münezzehtir!..
İlâhi isimlerin mânâlarının değişik terkiplerle âşikâre çıktığı, zâhir olduğu mahâl, demektir “İnsan”..
Diğer varlıklardan farklı olarak, insan 99 ismin mânâsını âşikâre çıkartabilecek istidat ile, yaratılmıştır.,Bu 99 ismin mânâsını ortaya koyabilecek istidat, takdir hükmü ile, tam olarak kullanılabilirse. Bi isimlerin mânâsı çeşitli yönleriyle âşikâre çıkar...Diğer hiçbir varlıkta, insandaki gibi câmi olarak bütün isimlerin mânâsının ortaya çıkması sözkonusu değildir. Bu şekildeki bir ortaya çıkış için, insan meydana getirilmiştir.
İnsan dendiği zaman, bu kelimenin mânâsı, “bütün isimleri âşikâre çıkartıp seyredebilen” demektir.
Her ne kadar diğer varlıklarda da ortaya çıkartma durumu sözkonusu ise de, bu ortaya çıkartışın tabii sonucu olarak seyredebilme hâli onlarda bu genişliğiyle sözkonusu değildir!..
|
|
|
Herhangi bir konuda bir fikir geliyor aklına...Bu fikir, ya beynin çeşitli konularda dışarıdan aldığı bilgileri değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan yeni bir fikirdir ki; bu daha evvelde düşündüğün, daha evvel düşünmüştüm ben bunu” dediğin bir olaydır...veya hiç düşünmeden, birden bire o anda senin beyninde bir lâmba yanışı gibi parlayan bir fikirse bu, Merkür’ün veya herhangi bir ışınsal etkinin sende meydana getirdiği yeni fikirdir...
Bu fikir daha sonra hayâl yoluyla daha belirgin bir hâle sokulur öve şekillendirme özelliği ile musavvire gücü ile belli bir şekil içinde düşünülerek daha anlaşılır hâle gelir.
Bundan sonra bunun değerlendirilmesine geçilir.
Değerlendirilmesi, ya akıl yoluyla olur, ya vehim yoluyla olur. Eğer vehim yoluyla bir değerlendirme yapılırsa, bu fikir üzerinde, bu fikir kişinin benliğine dönük bir netice ortaya doğurur!..Benliğe dönük bir neticeyi doğurması, bu fikrin , o kişinin kendisini , bir beden veya mustakil varlığı olan bir ruh olarak kabulüne yol açar.
Şimdi burada mustakil bir ruh dedik; Hakk’tan ayrı bir ruh, kendine has varlığı olan bir ruh!
Her ne kadar burada beyin neticesinde oluşan bir ruh sözkonusu ise de; beynin oluşturmuş olduğu bu ruh, yüklenişi itibariyle beyindeki özelliklerin hâsılası olması hasebiyle; ve beynin orijini öe özündeki kudsi ruhun hâsılası olması sebebiyle mutlak ruhtan ayrı bir ruh değildir!..Fakat beyin vasıtasıyla meydana gelmiş olması hasebiyle de, mutlak “Ruh” tan ayrı bir ruh anlamındadır!..Çünkü mutlak Ruh’taki mânâlar belli bir terkip halinde beyni ve beyindeki mânâları oluşturmuş; beyin bundan sonra kişilik ruhunu meydana getirmiş ve bu ruhta külli mânâların belli bir terkipte devamını sağlamıştır!..dolayısıyla bi kişinin ruhundaki mânâlar mutlak Ruh’taki mânâların aynıdır..Mâhiyet olarak!..Fakat terkip olarak tamamiyle farklı ve ayrıdır.
İşte ayrılığı ve ayrılığı konusu buradan ileri gelmektedir. Ruh’taki özellikler, belli isimlerin mânâların beyin tarafından ruha aksettirilmesi ile oluşmuyor mu?...Beyindeki özelllikler, oluşma sırasında belli isimlerin mânâlarının beyne aksederek kendi türünde mânâları orada âşikâre çıkarmasıyla oluşmadı mı?...dolayısıyla , beyin belli isimlerin mânâlarının terkibi olmadı mı?...Oldu!..
Beyindeki bu terkipde, aynen ruha yansıdı mı?..Bu sebeple ruhtaki mânâ, bir terkipten başka bir şey değildir!.. Yani , isimlerin mânâlarının bir terkibidir!..Ayniyet bakımından! Fakat, buradaki bir terkip hükmündedir! Terkiptir!..Ruh’ta , bunlar bir terkip hükmünde değil, küll olarak mevcut...Mutlak Ruh’ta!..
Birimsel Ruh terkibiyeti yönüyle yaratılmıştır!..Mâhiyeti yönüyle yaratılmaktan münezzehtir!..
İlâhi isimlerin mânâlarının değişik terkiplerle âşikâre çıktığı, zâhir olduğu mahâl, demektir “İnsan”..
Diğer varlıklardan farklı olarak, insan 99 ismin mânâsını âşikâre çıkartabilecek istidat ile, yaratılmıştır.,Bu 99 ismin mânâsını ortaya koyabilecek istidat, takdir hükmü ile, tam olarak kullanılabilirse. Bi isimlerin mânâsı çeşitli yönleriyle âşikâre çıkar...Diğer hiçbir varlıkta, insandaki gibi câmi olarak bütün isimlerin mânâsının ortaya çıkması sözkonusu değildir. Bu şekildeki bir ortaya çıkış için, insan meydana getirilmiştir.
İnsan dendiği zaman, bu kelimenin mânâsı, “bütün isimleri âşikâre çıkartıp seyredebilen” demektir.
Her ne kadar diğer varlıklarda da ortaya çıkartma durumu sözkonusu ise de, bu ortaya çıkartışın tabii sonucu olarak seyredebilme hâli onlarda bu genişliğiyle sözkonusu değildir!..
|