"MEHDÎ" MESELESİ

"MEHDÎ" MESELESİ


Yüz yıllardır olduğu gibi, günümüzde de bir takım insanlar bazı Hadîs-i şerîfleri yanlış yorumlayıp, âdeta, "BEYAZ ATLI, ELİNDE SİHİRLİ KILIÇ" olan bir "MEHDİ"nin sanki gökten iner gibi gelip; bütün insanları zorla müslüman etmesini, dünya devletlerinin rejimlerini değiştirmesini bütün fakirleri zengin edip, kurtla kuzunun dost bir halde yaşatılmasını beklemektedirler.

Böyle olağanüstü güçlü bir kişi gelebilir mi?.. Gelirse, uzay teknolojisine sahip Amerika'nın tüm gücüyle arka çıktığı İsrail'i nasıl ortadan kaldırır?.. Elindeki sihirli kılıçla, nasıl bir anda tüm rejimleri yıkıp İslâm dinini esas alan devlet düzenini kurar!?.. Bilemiyorum!.

Allah'ın yeryüzündeki en sevgili kulu olduğuna inandığımız Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’ın sahip kılınmadığı böylesine olağanüstü güç O'na verilir mi verilmez mi bilemem!..

Toplumların çok çok büyük çoğunluğu, dünyevî menfaatlerini ölümötesi menfaatlerden üstün tutarken; ölümötesi yaşamın gerçeklerini idrak etmeyip, sadece âdet kabilinden, şartlanma yollu bazı ibadetleri tatbik edip; idrâk düzeyinde din hakkında hiçbir karara varamazken; böyle bir "BEYAZ ATLI"nın pat diye orta yere çıkacağını hiç sanmıyorum!..

Geçmişte sayısız değerli âlim ve evliyâdan olduğu söylenen zevâtı kirâm Mehdî'nin önlerindeki yüzyılın başında geleceğini umduklarını söylemişler ve bunların hiçbiri de gerçekleşmemiştir.

Esasen, gelmemesi için gerekli işaret de söz konusudur ki, gözlerden kaçmıştır. Bu işaret şudur:

Bu konuyla ilgili Hadîsi şerîflerde şu hususun üzerinde durulmaktadır.

Hazreti Mehdî görevde iken İSA Aleyhi's-selâm dünyaya inecektir. Ve beraberce bir süre yaşayacaklardır. Ve bu arada Deccal çıkmış olacak, Hz.İsa tarafından da öldürülmüş olacaktır.

İşte Hz.İSA'nın gelişi sırasında, müslümanların başında olacağına işaret edilen "MEHDÎ"den

"Sizden olan imamınız başında olduğu halde"

diye bahsedilmektedir konuyla alâkalı Hadîsi şerîflerde. Yâni, çoğunluk, İslâm Dîni’ni bütünüyle kabul etmiş ve dinin gereklerini tatbik eder hâle gelmiş iken anlamı da mevcuttur muhtemelen bu ifadede.

Oysa bugün dünya üzerinde, genelde islâmî esasları arzulayan bir çoğunluk mevcut değildir. Ve “sizden olan imam” yâni böyle bir topluluğa dayanan “lider”de gelemez.

Hazreti Rasûlullah, yaşamını insanların belli şeyleri idrak edip, iman edip tatbik etmeleri ve böylece ölümötesi yaşamın tehlikelerinden kendilerini kurtarabilmeleri için değerlendirmiştir.

Bizlere de düşen, çevremizi, ölümötesi yaşamın gerçekleri hususunda uyarmak, ona göre tedbir alınmasını tavsiye etmek ve bildiklerimizi onların anlayacağı şekilde izah etmektir.

Mehdî dahi geldiği zaman, ki hadîsler böyle bir Zât’ın geleceğini haber vermektedir, insanları geleceğe yönelik tehlikelere karşı uyarma görevini yerine getirecektir zannediyorum. Ve bu çalışmalarında, üstün bir kâbiliyetle yaratılması sonucu takdir sonucu, öylesine muvaffak olacaktır ki; bir hac döneminde kendisini ilân etmesini isteyecekler; o neticede bunu kabullenecek ve daha sonra onu ortadan kaldırmak üzere Ortadoğu’dan üzerine bir ordu yollanacak ve neticede bu ordu yere batacaktır!.. Hadîs-i şerîflere göre!..

Cenâb-ı Hak’kın kanunları asla değişmez. Dolayısıyla, yaşamda kitleleri altüst edecek olağanüstülüklere de katiyyen yer yoktur!.. Endonezya'lı veya Pakistan'lı veya Arabistan'lı ya da bir başka ülkeden çıkıp,insanlığa İslâm Dini'nin niye, niçin, hangi gayeyle gelmiş olduğunu idrak ettirici bu yüce kişi gelip çalışmalarını ortaya koyana kadar, esas bizim kendi bünyemizde yapmamız gereken çalışmalar önemlidir.

Mehdî gelmeden öldüğümüz takdirde; "aaa.biz Mehdî'yi bekliyorduk da onun için daha hazır değiliz" gibi bir mâzeret, asla bizi ölümötesi yaşamın gerçeklerinden kurtarmayacaktır!..

Mehdî zamanı geldiğinde, gelir ve vazifesi neyse yapar ve ölümü tadar!..

Ancak, biz varız ve ne zaman da ölümü tadıp, bu dünyayı terkedeceğimiz meçhul!!!.. Belki çok kısa bir süre sonra.

Soralım kendimize.?

Ölümötesi yaşamın gerçeklerini biliyor muyuz ve o yaşama hazır mıyız?..

Şayet cevabımız "hayır" ise, bize düşen, her şeyi düzeltecek olan Mehdî Hazretlerini beklemek değil, bir an önce kendimizi ölümötesi yaşama hazırlamaktır.

 

 


Yüz yıllardır olduğu gibi, günümüzde de bir takım insanlar bazı Hadîs-i şerîfleri yanlış yorumlayıp, âdeta, "BEYAZ ATLI, ELİNDE SİHİRLİ KILIÇ" olan bir "MEHDİ"nin sanki gökten iner gibi gelip; bütün insanları zorla müslüman etmesini, dünya devletlerinin rejimlerini değiştirmesini bütün fakirleri zengin edip, kurtla kuzunun dost bir halde yaşatılmasını beklemektedirler.

Böyle olağanüstü güçlü bir kişi gelebilir mi?.. Gelirse, uzay teknolojisine sahip Amerika'nın tüm gücüyle arka çıktığı İsrail'i nasıl ortadan kaldırır?.. Elindeki sihirli kılıçla, nasıl bir anda tüm rejimleri yıkıp İslâm dinini esas alan devlet düzenini kurar!?.. Bilemiyorum!.

Allah'ın yeryüzündeki en sevgili kulu olduğuna inandığımız Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’ın sahip kılınmadığı böylesine olağanüstü güç O'na verilir mi verilmez mi bilemem!..

Toplumların çok çok büyük çoğunluğu, dünyevî menfaatlerini ölümötesi menfaatlerden üstün tutarken; ölümötesi yaşamın gerçeklerini idrak etmeyip, sadece âdet kabilinden, şartlanma yollu bazı ibadetleri tatbik edip; idrâk düzeyinde din hakkında hiçbir karara varamazken; böyle bir "BEYAZ ATLI"nın pat diye orta yere çıkacağını hiç sanmıyorum!..

Geçmişte sayısız değerli âlim ve evliyâdan olduğu söylenen zevâtı kirâm Mehdî'nin önlerindeki yüzyılın başında geleceğini umduklarını söylemişler ve bunların hiçbiri de gerçekleşmemiştir.

Esasen, gelmemesi için gerekli işaret de söz konusudur ki, gözlerden kaçmıştır. Bu işaret şudur:

Bu konuyla ilgili Hadîsi şerîflerde şu hususun üzerinde durulmaktadır.

Hazreti Mehdî görevde iken İSA Aleyhi's-selâm dünyaya inecektir. Ve beraberce bir süre yaşayacaklardır. Ve bu arada Deccal çıkmış olacak, Hz.İsa tarafından da öldürülmüş olacaktır.

İşte Hz.İSA'nın gelişi sırasında, müslümanların başında olacağına işaret edilen "MEHDÎ"den

"Sizden olan imamınız başında olduğu halde"

diye bahsedilmektedir konuyla alâkalı Hadîsi şerîflerde. Yâni, çoğunluk, İslâm Dîni’ni bütünüyle kabul etmiş ve dinin gereklerini tatbik eder hâle gelmiş iken anlamı da mevcuttur muhtemelen bu ifadede.

Oysa bugün dünya üzerinde, genelde islâmî esasları arzulayan bir çoğunluk mevcut değildir. Ve “sizden olan imam” yâni böyle bir topluluğa dayanan “lider”de gelemez.

Hazreti Rasûlullah, yaşamını insanların belli şeyleri idrak edip, iman edip tatbik etmeleri ve böylece ölümötesi yaşamın tehlikelerinden kendilerini kurtarabilmeleri için değerlendirmiştir.

Bizlere de düşen, çevremizi, ölümötesi yaşamın gerçekleri hususunda uyarmak, ona göre tedbir alınmasını tavsiye etmek ve bildiklerimizi onların anlayacağı şekilde izah etmektir.

Mehdî dahi geldiği zaman, ki hadîsler böyle bir Zât’ın geleceğini haber vermektedir, insanları geleceğe yönelik tehlikelere karşı uyarma görevini yerine getirecektir zannediyorum. Ve bu çalışmalarında, üstün bir kâbiliyetle yaratılması sonucu takdir sonucu, öylesine muvaffak olacaktır ki; bir hac döneminde kendisini ilân etmesini isteyecekler; o neticede bunu kabullenecek ve daha sonra onu ortadan kaldırmak üzere Ortadoğu’dan üzerine bir ordu yollanacak ve neticede bu ordu yere batacaktır!.. Hadîs-i şerîflere göre!..

Cenâb-ı Hak’kın kanunları asla değişmez. Dolayısıyla, yaşamda kitleleri altüst edecek olağanüstülüklere de katiyyen yer yoktur!.. Endonezya'lı veya Pakistan'lı veya Arabistan'lı ya da bir başka ülkeden çıkıp,insanlığa İslâm Dini'nin niye, niçin, hangi gayeyle gelmiş olduğunu idrak ettirici bu yüce kişi gelip çalışmalarını ortaya koyana kadar, esas bizim kendi bünyemizde yapmamız gereken çalışmalar önemlidir.

Mehdî gelmeden öldüğümüz takdirde; "aaa.biz Mehdî'yi bekliyorduk da onun için daha hazır değiliz" gibi bir mâzeret, asla bizi ölümötesi yaşamın gerçeklerinden kurtarmayacaktır!..

Mehdî zamanı geldiğinde, gelir ve vazifesi neyse yapar ve ölümü tadar!..

Ancak, biz varız ve ne zaman da ölümü tadıp, bu dünyayı terkedeceğimiz meçhul!!!.. Belki çok kısa bir süre sonra.

Soralım kendimize.?

Ölümötesi yaşamın gerçeklerini biliyor muyuz ve o yaşama hazır mıyız?..

Şayet cevabımız "hayır" ise, bize düşen, her şeyi düzeltecek olan Mehdî Hazretlerini beklemek değil, bir an önce kendimizi ölümötesi yaşama hazırlamaktır.

 

 

 
ASİMYENER KİŞİSEL SİTE
 
 
Ölüm yok olu demek değildir .. Ölüm bu alemden başka ve esas ebedi aleme geçiş kapısıdır..o halde ölen dostlarımızı sevdiklerimizi ve ya onların sevdikleri ve dostlarını da unutma mamız gerekir. bilinmelidir ki ölen birisinin ruhuna dünyadan hiç bir şey lazım değildir. ancak onlar için yapılacak af ve mağfiret olunmaları için dualarımıza, ve yaptığımız işlerden alabileceğimiz sevapları bağışlamamıza ihtiyaçları vardır.ama bazılarının dediği gibi ölüm yok oluş demek tir deyip bundada ısrarcı olan lara bir sözümüz olur elbetteki.. olüm alem ve boyut değişmek ise bize bildirilen yapılacak denilen azaplar ve mükafatlarda gerçek olup o boyutun şartlarına göre oluşurlar. mesela rüya görürüz. her canlı rüya görür. rüyada elimiz kesilir mesela, acısını yaşarız. ama uyandığımızda elimizin yerinde olduğunu görürüz. rüya tamamen ruhun görmüş olduğu bir olaydır .günümüz bilim adamlarının bazıları bunun bilinç altı veya beynimizin bir oyunu olarak yorumlarlar olabilirde .ancak rüya tamamen ruhsal bir durum dur. çünki ruhun hızı fizik vücuduna göre binlerce kat fazladır. ve gene bilim adamları derlerki: saatlerce gördüğünü sandığın rüya en çok 3--5 saniyedir. çokdoğru. öyledir. çünki ruh çok hızlıdır onun saniyeler için de yaşadığı olayı fizik vucudumuz belki saatler belkide günlerce yaşacaktı. demem odur ki rüyada kesilen elin acısını hissettiğine göre. örneğin kabir azabının da acısını hissedeceksin demektir. ahiret alminde ise yaradılış daha başkadır. azaba dayanıklı yaratılır kimsenin şüpesi olmasın. meselenin özü şudurki. ölmüşlerimiz bizden hayırlı işler yapıp bir vesile ile kendilerine de pay ayırmamızı yani bir sevap bağışlamamızı beklerler.
 
 
Bugün 10 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol